1965’ten bu yana polimer emülsiyonları alanında üretim yapan Organik Kimya, bugün 100’den fazla ülkeye ulaşan ürünleriyle küresel kimya sektöründe güçlü bir oyuncu konumunda. Yüksek kapasiteli tesisleri ve sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımıyla dikkat çeken firma, boya, yapı, tekstil, endüstriyel ve basınca duyarlı yapıştırıcılar başta olmak üzere pek çok farklı sektöre değer yaratan, inovatif çözümler sunuyor.
Global pazardaki güçlü konumuyla dikkat çeken Organik Kimya’nın Boya Çözümleri Bölüm Direktörü Kemal Ersudaş ile sektördeki dönüşüm, çevresel sorumluluk ve geleceğe dair stratejik hedefler üzerine kapsamlı bir sohbet gerçekleştirdik.
- Öncelikle tüm okuyucularımız için kendinizden biraz bahseder misiniz? Kariyer yolculuğunuz nasıl şekillendi?
1983 Bursa doğumluyum. Bilgi Üniversitesi İşletme Bölümünden mezun olduktan sonra kimya sektöründeki kariyerime 2004 yılında Ege Kimya’da başladım. Burada ihracat, satış ve lojistik gibi farklı alanlarda görev alarak işin hem ticari hem de operasyonel yönlerini yakından tanırken aynı dönemde MBA eğitimimi tamamlama fırsatım oldu.
2010 yılında Organik Kimya ailesine katıldım; sırasıyla Bölge Satış Müdürlüğü, İhracat Müdürlüğü ve Bölüm Müdürlüğü görevlerinde bulundum. 2015 yılından bu yana ise Boya Çözümleri Bölüm Direktörü olarak görevimi sürdürüyorum.
Sektörün gelişimine katkı sağlamak benim için her zaman öncelikli oldu. Bu kapsamda bir dönem Boya Sanayicileri Derneği (BOSAD) Yönetim Kurulu Üyeliği yaptım ve hâlen derneğin çalışmalarında aktif olarak görev alıyorum.
Evli ve bir kız çocuğu babasıyım. Ayrıca triatlon sporu ile uğraşıyorum. Triatlonun bana kazandırdığı disiplin, stratejik düşünme, dayanıklılık ve yüksek motivasyon; iş hayatımda uzun vadeli hedeflere odaklanmamda ve zorluklara karşı direnç göstermemde önemli bir rol oynuyor.
- Organik Kimya’nın Türkiye pazarındaki ve global pazardaki hedefleri neler?
Organik Kimya olarak polimer üretiminde Türkiye’nin en büyük kapasiteli üreticisi konumundayız. Yıllardır pazardaki liderliğimizi güçlü teknolojik altyapımız, geniş ürün portföyümüz ve müşterilerimizle kurduğumuz güven ilişkisiyle sürdürüyoruz.
Globalde ise bugün 80’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. 2030 vizyonumuz çerçevesinde yalnızca mevcut pazarlarda değil, yeni coğrafyalarda da büyümeyi hedefliyoruz. Dünya standartlarında üretim yapan bir şirket olarak, uluslararası arenada tercih edilen bir tedarikçiyiz.
Global rakiplerimizin üretim tesislerini kapattığı ve düşük verimlilikle faaliyet gösterdiği bir dönemde, bizim Kemerburgaz’daki yeni reaktör yatırımımızı devreye almamız, stratejik vizyonumuzu ve güçlü duruşumuzu açıkça gösteriyor.
- Sürdürülebilirlik vizyonunuz kapsamında hangi çevre dostu uygulamaları hayata geçirdiniz?
Sürdürülebilirlik, Organik Kimya’nın iş modelinin merkezinde yer alıyor. Çevresel etkimizi azaltmak için üretimden ürün geliştirmeye kadar her adımda somut uygulamalar hayata geçiriyoruz. Enerji yönetiminde, akıllı üretim sistemleri ile verimliliğimizi artırıyor, aynı zamanda solar enerji yatırımlarımız sayesinde yenilenebilir kaynaklardan elektrik üreterek karbon ayak izimizi düşürüyoruz.
Su yönetiminde, geri kazanım projeleri ve proses optimizasyonları ile her yıl binlerce ton su tasarrufu sağlıyoruz. Atık yönetiminde döngüsel ekonomi yaklaşımını benimseyerek geri dönüşüm oranımızı sürekli artırıyoruz.
Kemerburgaz tesisimiz Sıfır Atık sertifikasına sahip olup, ürün portföyümüzde düşük karbon ayak izine sahip su bazlı akrilik emülsiyonlar ile biyo-bazlı, geri dönüştürülmüş ve biyo-döngüsel çözümler sunuyoruz. Böylece müşterilerimizin de kendi sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarına katkı sağlıyoruz.
Tüm bu uygulamalar, Sürdürülebilirlik Raporumuzda da şeffaflıkla paylaşıldığı gibi, yalnızca çevre için değil, aynı zamanda müşterilerimiz, çalışanlarımız ve topluluklarımız için uzun vadeli değer yaratmamızın temelini oluşturuyor.
- Dijitalleşme ve yapay zekâ sektörü nasıl dönüştürüyor? Organik Kimya bu konuda nasıl ilerliyor?
Dijitalleşme artık sektörümüzde bir tercih değil, bir zorunluluk. Biz de Organik Kimya olarak bu dönüşümü erken benimseyen şirketlerden biriyiz. Endüstri 4.0 uygulamalarını yalnızca üretim süreçlerimize değil, lojistikten kalite kontrole kadar tüm değer zincirimize entegre ettik.
Yapay zekâ destekli veri analitiğiyle enerji tüketimimizi optimize ediyor, akıllı sensörler ve otomasyon sistemleriyle üretim verimliliğimizi artırıyoruz. Dijital kalite kontrol ve Ar-Ge çözümlerimiz sayesinde ise daha hızlı, daha çevreci ve müşterilerimizin ihtiyaçlarına özel ürünler geliştirebiliyoruz.
Kısacası dijitalleşme ve yapay zekâyı yalnızca teknolojik bir yatırım olarak değil, sürdürülebilirlik vizyonumuzun da ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz. Bu yaklaşım sayesinde hem çevresel etkimizi azaltıyor hem de müşterilerimize daha güvenilir ve sürdürülebilir hizmet sunuyoruz.
- İstanbul tesisinizdeki yeni reaktör yatırımı iş ortaklarınıza ne gibi katkılar sağlıyor?
İstanbul tesisimizde gerçekleştirdiğimiz yeni reaktör yatırımı, iş ortaklarımız için hem hız hem de güven anlamında önemli katkılar sağlıyor. Paralel çalışan üretim hatları sayesinde teslimat sürelerini kısaltabiliyor, özellikle yoğun sezonda dahi kesintisiz tedarik imkânı sunabiliyoruz. Bu da iş ortaklarımızın üretim planlarını daha güvenle yapmalarına olanak tanıyor.
Ayrıca kapasite artışı, ani talep yükselişlerinde tedarik zincirinin dayanıklılığını artırıyor ve olası kesintilerin önüne geçiyor. Yeni reaktör aynı zamanda üretim planlamasında esneklik sağlayarak pilot denemelerden özel ürün taleplerine kadar yenilikçi çözümleri daha hızlı hayata geçirmemize yardımcı oluyor.
Bununla birlikte, İstanbul tesisimizde geçtiğimiz yıl devreye aldığımız yüksek teknoloji sprey kurutucu yatırımıyla birlikte bu reaktör, sıvı ve toz polimer üretimimizi entegre bir yapıda güçlendiriyor ve iş ortaklarımıza daha geniş, daha güvenilir bir ürün portföyü sunmamızı mümkün kılıyor.
Özetle bu yatırım, iş ortaklarımız için sadece daha hızlı ve güvenilir tedarik değil, aynı zamanda esnek, yenilikçi ve entegre çözümler anlamına geliyor. Bu yatırım, aynı zamanda 2030 vizyonunda planladığımız büyüme adımlarının ilk göstergelerinden biri oldu.
- Geleceğe yönelik yatırım planlarınızdan bahseder misiniz?
Önümüzdeki dönemde yatırımlarımızı özellikle sürdürülebilirlik ve Ar-Ge odaklı alanlarda yoğunlaştırmayı planlıyoruz. ABD’de büyüme ve yatırım planlarımız var; bununla birlikte Hollanda’daki fabrikamızda kapasite artışına yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Ürün geliştirme tarafında ise düşük VOC içerikli çözümler, biyo-bazlı ham maddeler ve döngüsel ekonomi projeleri odağımızda yer alıyor. Bu alanlarda atacağımız adımlar, hem müşterilerimize daha çevreci ve yenilikçi ürünler sunmamıza hem de global ölçekte sektördeki dönüşüme öncülük etmemize katkı sağlayacak.
Tüm bu yatırımlar, Organik Kimya’nın uluslararası pazarda daha da güçlü bir oyuncu haline gelmesini ve sürdürülebilir büyümesini güvence altına alacak.
- Great Place to Work unvanını 7. kez aldınız. Bunun sizin için önemi nedir?
Organik Kimya’nın en büyük gücü her zaman çalışanları olmuştur. Great Place to Work unvanını üst üste 7. kez kazanmak, çalışanlarımız için oluşturduğumuz güven, bağlılık ve motivasyon ortamının bir yansımasıdır. Bu bizim için sadece bir sertifika değil; kültürümüzün, değerlerimizin ve insan odaklı yaklaşımımızın somut bir göstergesidir.
Mutlu ve motive çalışanlarımız sayesinde inovasyon, verimlilik ve sürdürülebilir başarı şirketimizin DNA’sına işliyor. Dolayısıyla bu unvan, hem çalışanlarımız için yarattığımız ortamın teyidi hem de gelecekteki başarılarımızın en önemli teminatıdır.
- Organik Kimya’nın 2030 strateji lansmanında hangi hedefler öne çıktı?
2030 stratejimizi açıklarken aslında bir yol haritasından öte, geleceğe dair iddiamızı da ortaya koyduk. Bizim için en önemli nokta, müşterilerimizle birlikte kazanmak. Teknolojimizi, enerjimizi, çevikliğimizi ve yeteneklerimizi kullanarak yalnızca küresel ağımızı genişletmeyi değil, aynı zamanda geleceği şekillendiren çözümleri hayata geçirmeyi amaçlıyoruz.
Stratejimizin merkezinde dört güçlü perspektif yer alıyor; finansal boyutta kaynaklarımızı akıllıca yöneterek yatırım yapıp büyümek, müşteri tarafında inovasyonu gerçek değere dönüştürmek, süreçlerde yalın ve dijital çözümlerle operasyonel mükemmellik yaratmak, kültür ve çalışanlarımızda ise yüksek performansla herkes için harika bir çalışma ortamı oluşturmak.
Bu çerçevede sürdürülebilir büyüme için çevreye duyarlı ürün portföyümüzü ve karbon nötr hedeflerimizi öne çıkarıyoruz. Dijitalleşmeyi, akıllı üretim ve veri analitiği ile iş yapış şeklimizin ayrılmaz bir parçası haline getiriyoruz. İnsan odaklı yaklaşımımızla da yalnızca bugünü değil, geleceğin liderlerini yetiştirmeyi hedefliyoruz.
Organik Kimya olarak, bu vizyon doğrultusunda yalnızca Türkiye’deki güçlü liderliğimizi sürdürmekle kalmayacak, aynı zamanda uluslararası pazarda da tercih edilen ve geleceğe yön veren küresel bir oyuncu olacağız.
- Türkiye boya sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Türkiye boya sektörü küresel pazarın yaklaşık yüzde 2’sine karşılık geliyor. Bunun içinde su bazlı boyaların payı yüzde 55 civarında ve önümüzdeki dönemde, çevre regülasyonlarının sıkılaşması, tüketici bilincindeki artış ve sürdürülebilirlik kriterleriyle birlikte su bazlı boyalara yönelik talebin hızla artacağını düşünüyoruz.
Geçmiş yıllar incelendiğinde ne yazık ki sektörün düzenli bir büyüme göstermediği, bazı dönemlerde çift haneli oranlarda büyürken, küresel dalgalanmalar ve iç talep daralmaları nedeniyle bazı yıllarda ise benzer ölçekte küçülmeler de yaşadığı görülüyor. Gelecek için yorum yapmak gerekirse özellikle yüksek finansman maliyetleri, artan operasyonel giderler ve küresel ham madde dalgalanmaları, şirketlerin kârlılıklarını ve yatırım kabiliyetlerini baskılayabiliyor.
Sermaye yapısı güçlü, inovasyona ve verimlilik odaklı büyümeye yatırım yapan şirketler bu dönemde öne çıkacak. Elbette ihracatta rekabetçi olmak ve fırsatları değerlendirmekte sektörün büyümesi için önemli bir fırsat olarak görülebilir.
Türkiye boya sektörü geçmiş dönem krizlerde de dayanıklılığını ve adaptasyon gücünü kanıtladı. Örneğin, küresel dalgalanmalardan tekstil gibi sektörler ciddi biçimde etkilenip küçülürken, boya sektörü doğru stratejik adımlar, güçlü kapasite yönetimi ve iç pazarın dinamik talebi sayesinde istikrarını koruyabildi.
Bu, sektörün yalnızca krizlere direnç gösterebildiğini değil, aynı zamanda doğru kararlarla sürdürülebilir büyüme yaratabilen sağlam bir ekosisteme sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Biz de yerli bir üretici olarak, bu güçlü ekosistemin içinde yüksek kapasiteli üretim gücümüz, yenilikçi ürün portföyümüz ve sürdürülebilirlik vizyonumuz ile sektörün geleceğini şekillendirmeye devam edeceğiz.